Aslında, diğer konuları işlerken, bu bölümün başlığı olan konuya, yer yer değinilmiş hatta bazıları önemli ölçüde ele alınmıştır. Bu bölüm, diğer özellikleri de kitaba katmak için öngörülmüş ve mümkün mertebede tekrardan kaçınılarak yazılmıştır.
Bir köpek ırkının eğitimi için geçerli olan kuralları koyabilmek; birçok denek üzerinde, sabırla, gözlem, izlem ve araştırma yapmayı gerektirir. Bu da yıllarca sürer ve insan ömrünü aşar.
Kangalların huy ve davranış özelliklerini, belirli bir süre için, ülkemize yapılan yarı turistik seyahatlerde turistik rehber ve çevirmen kullanılarak, az denek gözlemleyerek ve konudaki bilgisi tam olmayan kişilerden alınan söylemleri derlemeyi, bilimsel ve içerikli bir araştırma sayamayız.
Anavatanı, Türk anayurdu olan “Türk çoban köpeği”ne Orta Avrupa Kelt kökenli veya endemik (yöresel) ırk diye, köken yakıştırarak tarihlerini yazan, ulusal gururumuz “Türk çoban köpeği Kangal”ı, anavatanı Anadolu olan “Anadolu çoban köpeği” tanımıyla dünyaya yanlış olarak yayan yabancı araştırmacı ve yazarlar, çok sayıda kangal ile yaşamın tüm dönemlerini paylaşmamış ve onları doğal ortamlarında izlememiş ise, onların huy ve davranış özelliklerini saptayamaz. Doğal olarak bu durumda eğitim metodu oluşturmakta başarı şansları yoktur. “Kangalın eğitimi zordur çünkü IQ’su yeterli değil” diye, düşünerek, bazı eğitmenler bilgi yetersizliğine bağlı başarısızlığı, ırka iftira ederek örtmeye çalışıyor. Diğer köpek ırklarından farklı özellikleri olan kangalları, yetenekleri, huy ve davranış özellikleri doğrultusunda eğitmek gerekir. Aksi halde, eğitimde başarının sınırlı olacağı doğaldır.
Bir Alman köpek eğitmeni arkadaşım vardı. Bizim Kurt diye tanımladığımız, dünyadaki tanımı “Alman Çoban Köpeği” olan ırk üzerine uzman sayılıyordu. Diğer kurt köpekleri yani Belçika, İspanyol Avusturya ırkları vs. bu hayvanın türevleridir. Eğitmen ile sohbetimiz köpeklerin tuvalet eğitimi konusundaydı. Bir kurt yavrusu ancak 6.aydan sonra eğitilerek tuvalet adabı kazanabilir dedi. Ben de önemli bir hastalık geçirdiği için evde beslemek mecburiyetinde kaldığım 3 aylık kangalın, alaturka tuvaleti tam isabet ile kullandığını söyleyince, “olamaz, inanamam” diye, itiraz etti. “Bu eğitimin sırrını istiyorum, bu sır beni Avrupa’da meşhur ve zengin eder” dedi. “Eğitim gerekmiyor” deyince, iyice şaşırdı, ben de anlatmaya başladım:
“Yıllardır izlediğim ve huy özelliklerini iyi bildiğim, birçok defa doğumda ebe babalık yaptığım kangal yavruları, gözleri ve kulakları açıldığı andan itibaren, doğuştan çok güçlü olan koku alma duygusu sayesinde annesinin kakasının ve çişinin yerini bulur ve bunların üzerine kendi çiş ve kakasını yapar, her ihtiyaçta aynı şekilde davranır. Anneye ait olanlar toplanır, gazeteye emdirilir ve uygun görülen yere koyulur ise, yavru koklayarak bu yeri bulur ve tuvalet yeri olarak beller, sorun çözülmüştür. Anneye ait olanları aldığınız yerleri de kokulu bir deterjanla temizleme unutulmamalıdır. Bir hafta sonra köpek eğitmeni arkadaşımla buluştuk. Kederliydi, “zengin olamayacağız” dedi. “Alman Çoban Köpeği” yavruları annenin tuvalet yerini kullanmadığı için önerdiğim tuvalet eğitimi geçerli olmamıştı.
Süt emme döneminden sonra beslenmeye alınan yavrular, kendilerine bakan sahibi veya bakıcıya sevinç ve sevgi göstermek için arka ayakları üzerinde dikilir ve ikisini birlikte kullanarak zıplar, ön ayakları üzerine düşünce bu defa ön ayaklarını birlikte kullanarak zıplar ve bunu birkaç defa tekrarlar. Bu zıplamalarda arka ayaklar ve ön ayaklar sıra ile art arda ve birlikte daima aynı hareketi tekrarlar. Bu davranış; sevgi, teşekkür ve mutluluğun ifadesidir. Tabii ki bir yandan da kuyruğunu iki tarafa ağır tempo ile sallamaktadır. Dilleri dışarıda olup hev-hev diye seslenirler.
Altıncı haftadan sonra, aynı batındaki yavrular arasında liderlik mücadelesi başlar. Kavgadan ziyade güreşe benzer bu mücadelede, birbirlerine zarar vermezler. Güçlü olan, kardeşler arasındaki her olayda öncelik kazanır. 7-8 haftadan sonra yavruları, anne artık emzirmek istemez. Çünkü bebelerin dişleri irileşmiştir, emilirken canı yanar. Obur bebelere süt yetiştiremez. Hamilelik ve süt verme döneminde yorgun ve zayıf düşmüştür, gücü azalmıştır. Yavrular, yatan anneye baskın vererek veya onu ayakta sarmak ve yere yatırmak suretiyle, zorla emmeye başlarlar. Bu durumda, dişiyi birkaç gün için, birbirlerini görecek şekilde yavrulardan ayırmalıdır. Bu dönemde, günde birkez emzirme olmalı, daha sonra yarı ana sütüne, yarı besine bağımlı olan yavrular tamamen besine yönlendirilmelidir.
Kangal uzun mesafe koşucusudur. Orta süratte çok uzun süreli olarak koşabilir, böyle olmakla birlikte, kısa mesafede süratini, kısa bir süre için süper derecede arttırabilir. Hasmını yakalayacağı veya saldırdığı anlarda bu sürati kullanırlar.Kangalın yaşamı, günlük zaman açısından insana göre terstir. Gündüz onun dinlenme zamanıdır. Gündüzleri uyuklar ve dinlenir, geceleri uyanık ve daima hareket halindedir. Yani yaşamı geceye uyumludur. İnsanların onları izleyebildikleri gündüz saatleri, hayvanın performansının en alt düzeyde olduğu saatlerdir. Bu saatlerdeki gözlemler gözlemciyi yanıltır. Basında zaman zaman yanılgı dolu yazıların çıkması da bu nedenledir. Aynı sebeple yabancı araştırmacılar da yanılmışlar ve yazdıkları ile ilgilenenleri ve okurlarını yanıltmışlardır.
Kangalın sahibi olmak ve sahibi kalmak, oldukça içerikli çok yönlü bir olaydır. Tam bağımlı bir vefalı dostun gerçek sahibi olmak için ilişki, hayvan yavru iken, yani 3. aydan önce süt emme döneminde başlamalıdır.
Kangalın hafızasından hiç silinmeyen iki koku vardır. Bunlar, annesinin, aynı batında doğan kardeşlerinin ve yanında büyüdüğü babasının, yani ailesinin ve ilk sahibinin kokularıdır. Süt emme döneminin 4. haftasından sonra yavrulara mamayla takviye gerekir. Bu dönemde, onu besleyerek ve kucağa almadan, annesinden uzaklaştırmadan, okşamak ve 6. haftadan itibaren de elle ağzına hayvansal besin vermek suretiyle ilişki başlamalıdır. Yavrunun kendisini besleyen eli yalamasına izin verilmelidir.Süt emme dönemi olan 6-8 hafta sona erdikten sonra, yavru anneden ayrılır. Yavru seçimi, yavruların bakım ve beslenmesi, aşılanması konularını daha önce incelemiştik. Bu andan itibaren yavru Kangalın tüm gereksinimleri sahibi tarafından karşılanmalıdır. Çok az ve sadece ödül olarak okşanmalı, başkaların okşamasına izin verilmemelidir. Artık sahibi, yavru Kangalın; anası, babası, arkadaşı, hamisi kısaca herşeyidir.
Bir Kangal yavrusu edinmeye karar verirken, kendinize eş seçerken veya ailenize bir bebek katılmasına karar verirken ki gibi düşünün. Kangallar aşırı duyarlı hayvanlardır. Sahibini yitirdiği veya ondan ayrılmak durumunda kaldığı zaman; ailesinden, sevdiğinden ayrılmış insan gibi acı çeker, günlerce uluyarak ağlar ve yaşama küser. Taki kendisine yeni birisi sahipleninceye kadar yine de ilk sahibinin yerini hiç kimse dolduramaz. Yeni sahibini de sever, ancak bu sevgi ilk sahibine olduğu kadar güçlü olmaz. Bir Kangalın ömrünü ilk sahibi ile tamamlaması büyük mutluluktur. Bir kangalsever için de çok büyük keyiftir. Sevildiğinizden emin olmak olayını yaşayarak öğrenirsiniz. Bir Kangalın sevgi ve sadakatine inandığınız kadar; dostlarınızın hatta aile bireylerinizinkinden o mertebede emin olamazsınız.
Kangal, çoban köpeği olarak kırsal alanda görev yapacak ise sorun azdır. Sürü ile birlikte bozkır da yaşam onun doğal ortamıdır. Toplu olarak yaşadıkları durumda; yavru, anne ve babasıyla birlikte yaşarken, onları izleyerek gelişir ve yetişir. Çobanlık ve bekçilik görevlerini onlardan öğrenir, yavru iken ayrıldığı zaman içgüdüleri ile sahibinin beklentilerine cevap vermeye çalışır. Ancak yeterli olamaz. Bu durumda, eğitime gereksinim vardır. Daha sonra kangalların eğitimi konusunda anlatıldığı gibi; etkili eğitim, kangalın sahibi tarafından uygulanmalıdır. Unutmayınız, kangal sadece sahibine itaat eder.
Bir aile tarafından kollektif olarak sahiplenilen kangal, bütün aile fertlerini sever, hepsini korur ve kollar. Fakat, onun bir sahibi olmalıdır ve bu durumda o da sahibini seçer ve davranışlarını vücut dili ile, çıkardığı seslerle anlatır. Genelde ailenin en güçlü bireyini yani reisini sahip olarak kabul eder. Doğası gereği yaşlı ve çocukları seven ve kollayan kangal, bakım ve sevgiyi onlardan görürse, onlardan birini de sahibi olarak kabullenebilir. Ama ailenin şefini ve otoritesini farkındadır, ona saygı gösterir.
Sahibini yitirirse, insanlara örnek olacak şekilde acı çeker ve yaşama küser. Bir süre sonrada aileden bir başkasını, genelde aile reisliğini yükleneni, sahibi olarak seçer. Sahibi olarak kabullendiği kimsenin önüne tam bir teslimiyetle yatar. Ön ayaklarını büker, arka ayaklarını gerer, gözlerini sahibinin gözlerinden kaçırır veya kapar ve hızlı hızlı solur. Bu davranış, “sen benim sahibimsin demektir” o anda karnının ve göğsünün okşanması onun için kabul anlamını taşır ve mutlu olur. Yaşamı tek sahip ve tek eşle geçmiş olan kangal, 8-10 yaşından büyük, yani yaşlılık dönemindeyse onları yitirdikten sonra, yeniden sahip ve eş kabullenmez, yemez, içmez ve yaşama küser.Kangal sahibini ve ona ait olduğunu bildiği her şeyi, canı pahasına korur, bu yolda sakatlanması, hatta yaşamı yitirmesi çok rastlanan bir durumdur. Kocayınca sahibinden ilgi ve sevginin devamını bekler. Kocayan kangal sahibini yitirince yaşama isteği ve yaşama gücünü kaybeder. Bir süre sonra ölebilir. Bu da çok rastlanan bir neticedir.
Kangal, aç ve susuz bırakılmaya katlanır, kötü davranılmayı ve dövülmeyi kabullenmez. Eğer, böyle bir durumla karşılaşırsa, fırsatını bulursa sevgi ve ilgi gösterenin peşine takılır ve gider. Yetişkin bir kangalı sevgi ve ilgi gördüğü sahibinden, yiyecekle kandırıp götürmek mümkün değildir. Kangal giderse sevgisizlik ve onurunun kırılması nedeniyle kendiliğinden gider. Halen, onurlu kalmak anlamında kullanılmakta olan (Kuyruğu dik tutmak) deyimindeki simge, Kangal kuyruğudur.
Kulak kesme ameliyesi, kangal yavru iken uygulanır. Fakat kangalın sahibi tarafından yapılmaz veya hayvan bu ameliye esnasınca sahibi tarafından tutulmaz. İçgüdülerine göre sahibi onun acı çekmesine asla izin vermemelidir. Bu nedenle kulak kesilmesine yardım eden sahibine küser. Kangal, çobanlık görevi yapmayacak ise, o güzelim süslü kulakları kesilmemelidir.
Kangal ve sahibi arasındaki psikolojik bağlam, cinsellikler ters, yani erkek sahibin kangalı dişi ise, bağlam daha güçlüdür. Dişi Kangal sahibine daha bağlıdır ve daha kolay eğitilebilir. Bayan sahibin kangalı erkek ise durum biraz farklıdır. Erkek kangal biraz hayta ve külhanbeyi tabiatlıdır. Dişi bir insandan komut almak hoşuna gitmez ve kendini sahibinin hamisi gibi görür. Ancak; koruma ve kollama görevini daha istekle yapar.
Kangal çok kıskançtır, sahibinin başka bir köpeği sevmesini ve beslemesini hoş karşılamaz. Böyle bir durumla karşılaşırsa, hırçınlaşır, dişlerini gösterip, hırlayarak tepki gösterir. Kangal yiyeceğini de çok kıskanır; yerken yanına yaklaşılmasına sert tepki gösterir. Onun önünden özelliklede ağzından yiyecek alabiliyorsanız, kendinizi gerçekten kangalınızın sahibi sayabilirsiniz. Tek olarak büyütülen kangal yavrusu, yetişkin hale gelince, hemcinsleri ve diğer köpek ırkları ile uyum sağlamakta zorlanır. Hatta köpek olduğunu unutur bile. Başka köpeklerin yaşam alanına girmesinden rahatsız olur hırçınlaşır. Bu da aralarında hırlaşma nedeni olur. Dişi Kangal, eşini ve yavrularını da sahibini koruduğu gibi yaşamını risk ederek korur. Sahibinden başkasının yavrularına yaklaşmasına izin vermez.
Toplu yaşamda güç, kangalın topluluktaki yerini belirler, en güçlü liderdir, başka biri daha güçlü olduğunu ortaya koyuncaya kadar liderlik sürer. Lider aynı zamanda toplumdakilerin annesiyse, gücünü yitirirse bile liderliği sürer. Kangal sahibini başka köpeklerle paylaşmak istemez. Sadece devamlı eşi olan bir kangala ve yavrularına ilgiyi kabullenir ve onları sahibinden kıskanmaz.
Yetişkin kangal, sahibi ile yakın ilişkideki insanları zamanla tanır. Onlara zarar vermez ve kötü tepki göstermez. Bir süre sonra da kendisine yaklaşmalarına hatta sevmelerine dahi izin verebilir. Ancak, bu sınırlı dostluk kuşku taşımaktadır. Sahibinin bulunmadığı ortamda, özellikle sorumluluk alanına girildiğinde bu kuşkulu ve sınırlı dostluk geçersizdir. Sahibine ve ona ait olan şeylere zarar verilmesinde bu sınırlı dostluğun kullanılmasına izin vermez.
Kangalından koruma ve kollama görevi bekleyen sahibi; güvenilmez kişilerle kangalının yanında, yakın dostluk davranışlarında bulunmaktan kaçınmalıdır. Benim kangallarla tam dostluk kurduğunu sanan bir yakınım, istediği zaman bahçe kapısını kullanıp evimize gelebiliyordu, bir seferinde çiti aşarak bahçeye girmeğe çalıştı ama bizimkiler vize vermedi. Bu olay, sınırlı dostluğun tam tarifidir. Sahibi ile sınırlı dostun ilişkilerinin bozulmasını kangal algılayabilir, ve böylece sınırlı dostluk da sona erer.
Kangallar, köpek sevmeyen kimseleri yanılmadan ve süratle algılar. Onlara saygı ve sevgi yerine dişlerini gösterir, hırlar ve havlayabilir. İnsan üzerindeki köpek kokusunu (Banyodan çıkılmış ve tüm giysiler değişmiş olsa dahi) hemen alır. Bu koku, o kişi için olumlu olarak algılanır ve kangal ile dostluğa atılan ilk adım olabilir. Sahibi üzerindeki başka köpek kokusunu kangal kıskanır. Kısa süre bir küskünlük yaşanır. Okşanınca da küskünlük biter. Kangallar sahibine asla kin beslemezler. Kangal kendisinden korkan insanı dost saymaz ve ona saygılı davranmaz.
Yaşamdan göçen Kangal sahiplerinin ailelerine önemli bir uyarıda bulunmak, bana görev olmuştur. Yitirilen Kangal dostlarına (Tanrının rahmeti üzerlerinde olsun) son görev yerine getirilirken, sahibi Kangalına gösterilmeli ve koklatılmalıdır. Aksi halde anlatılması çok güç sevgi ve bağlılık ile yaşamını sahibine adayan Kangal, daimi bir bekleyiş ve arayış içinde olacaktır. Bu durumda Kangalın bir başkasını sahibi olarak kabul etmesi çok güçtür. Çok duygusal olan Kangalın yaşamında olabilecek en büyük şanssızlık sahibini yitirmektir.